at all

  1. (a) hiç, kat'iyen, asla, zerre kadar, azıcık, şayet, eğer.
    I wasn't surprised at all: Asla hayret
    etmedim.
    Did you speak at all? Hiç konuştunuz mu?
    I don't know him at all: Onu hiç/kat'iyen tanımıyorum.
    If you hesitate at all: Zerre kadar tereddüt ederseniz …
    If there is any wind at all: Azıcık rüzgâr esse …
    He will come tomorrow, if at all: Şayet gelecekse yarın gelir.
    Do you see him at all: Onu hiç görüyor musunuz?
    Not at all: Bir şey değil, önemsiz, önemi yok, zikre değmez, asla.
    If you go there at all: Şayet oraya gidecek olursanız … (b) ne diye, neden, ne sebeple, herhangi bir sebeple.
    Why bother at all: Ne diye endişe edeyim? Endişeye hiç mahal yok.
  2. hiç, asla, kat'iyen, hiçbir suretle.
    He doesn't smoke at all: Asla sigara içmez.
    He doesn't
    seem at all interested in my plan: Planımla kat'iyen ilgilenmiyor.
    Do you go there at all: Hiç oraya gider misiniz?
bütün ümitleri yok etmek Verb
pek yakında olmak Verb
hiç sebepsiz
durup dururken Adverb
hiç yoktan
aldırış ettiği yok
kimsecik
bir şey değil, asla, hiç de değil, önemi yok.
“Does this book interest you?” “ Not at all.”: Bu
kitap sizi ilgilendirir mi? Asla (ilgilendirmez).
“I'm sorry to trouble you!” “Not at all!” Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim! “Önemi yok!”
(a) (teşekküre karşı) bir şey değil, (b) asla, kat'iyen. hiç de değil.
“Are you ill?” “Not at all!”
“Hasta mısın?” “Hayır, kat'iyen (bir şeyim yok)”
hiç aldırış etmemek Verb
her riske karşı
her ne pahasına olursa olsun, neye malolursa olsun.
at someone's cost: birinin hesabına/zararına.
ne olursa olsun, her halükârda.
(a) herhalde, her ne olursa olsun, behemehal, (b) bütün buna rağmen, yine de.
He had a terrible accident,
but at all events he wasn't killed.
her türlü durum ve koşul altında
günün her saat inde
her bakımdan
her yönüyle
her fiyattan
...'in her aşamasında Adverb
...'in tüm aşamalarında Adverb
sürekli olarak Adverb
her zaman Adverb
sürekli Adverb
baştanbaşa zırhlı, zırhlara bürünmüş.
daima el altında olmak Verb
nöbetçi mahkeme
bütün yıl kirada olan bir mülke sahip olmak Verb
her zaman serbest çıkış iznine sahip olmak Verb
hiç de basit olmayan iş
Rica ederim. Sentence
ânide, birdenbire, apansızın.
hep(si) birden.
(a) hep birlikte/birden/bir arada, (b) birdenbire, ânide, ansızın, (c) aynı anda, aynı zamanda.
yeni mal sahibinin haklarının tanınması
çaresiz
şaskın
park yerinde hiçbir mesuliyet kabul edilmez
her zaman hizmetinizdeyiz
her zaman hizmet inizdeyiz
emin olmamak Verb
eve kapanmak Verb
bütün reform çabalarını engellemek Verb